Adıyaman
“Dünyada güneşin güne en güzel kavuştuğu yer”e hoş geldiniz. Bereketli Hilal’in üst sınır bölgesindeki değerli konumuyla, binlerce yıldır nice kültüre ev sahipliği yaptı Adıyaman. Kimler gelip geçmedi ki buradan? Hitit, Asur, Pers, Kommagene, Roma, Bizans, Emevi, Abbasi, Selçuklu, Osmanlı uygarlıkları… Hepsinden miras kalan kültürel hazineler saklı burada. Sadece kültür ve tarih mi? Fırat’ın buz gibi suları ve turna kuşları eşliğinde doğal güzelliklerle baş başa kalmak gibisi de yok. Doğa demişken, kır gezintilerinde her an Adıyaman’a mahsus “Ağlayan Gelin Lalesi”yle karşılaşabilirsiniz. Adıyaman’a lezzet keşfine gidenler de elleri boş dönmeyecek. Çiğ köfte, Adıyaman hıtabı, Adıyaman tavası, dondurmalı peynirli helva… Saymakla bitmeyen Adıyaman yemekleri damağınızda da eşsiz hatıralar bırakacak.
Yapmadan Dönme
Dünyanın 8. harikası Nemrut Dağı’nı görün, güneşin doğuşu ve batışını izleyin.
Kâhta’da baraj gölü kıyısında balık yiyin.
Adıyaman Müzesi’ni gezin, Nemrut Dağı’na verilmiş olan “Altın Elma Ödülü”nü görün.
Oturakçı Pazarı ve Şire Hanı’nda alışveriş yapın.
Fırat’ın buz gibi suyuna ayaklarınızı sokun.
Eski Besni rotasını yürüyün.
Perre’de Örenli Köyü’nde Roma Çeşmesi’nde yüzünüzü yıkayın.
Bunları Biliyor musunuz?
1953-1973 arası Nemrut kazılarını yürüten Therasa Goel’in vasiyeti üzerine öldükten sonra külleri Arsemia’ya bırakılmış ve bununla ilgili bir de film çekilmiştir.
1960-1981 yılları arasında Therasa Goel ile birlikte kazı çalışmalarını yürüten Friedrich Karl Dörner’in kızının nişanı Arsemia’da yapılmıştır.
Kommagene ülkesinde güneşin doğuşunun ilk görüldüğü yer Doğu Terası’dır.
Görülecek Yerler
Nemrut Dağı
2150 metre yükseklikte, eşsiz bir doğal güzelliğe nazır bir anıt mezar ve dev heykeller. Bu olağanüstü yapılar 150 yıla yakın Roma ve Pers imparatorlukları arasında sıkışmış minik bir bölgede hüküm süren ve her iki kültürün bir sentezini sunan Kommagene Krallığı’nın adını bugün hâlâ yaşatıyor. Fırat Nehri geçitlerine ve ovalarına hâkim bir noktada, 8-10 metre boyundaki heykellerle birlikte gün doğumu ya da günbatımının olağanüstü manzarasını izlemek, az bulunur bir deneyim. Tepeye çıkarken yaz da olsa yanınıza kalın bir hırka almayı unutmayın.
Arsemia Ören Yeri
Kommagene Krallığı’nın, Kahta Çayı kıyısındaki yazlık başkenti. Anadolu'nun bilinen en büyük Grekçe yazıtına ev sahipliği yapıyor. Ayrıca güneydeki tören yolunda Mithras'ın kabartma steli, aynı platform üzerinde 3.34 m yüksekliğinde Kral Antiochos, yarı Tanrı Herakles ile tokalaşırken resmedilmiş.
Perre Antik Kenti
Kommagene’nin beş büyük kentinden biri ve önemli bir yol güzergahında olan Perre, döneminde stratejik öneme sahipti. Kayalıklar içine oyularak yapılan kaya mezarları antik kentin yöneticilerinin gücünü bugünlere taşıyor. Suyunun güzelliği Antik Roma kaynaklarında bile geçen ören yerini geçmişte kervanlar, yolcular ve ordular dinlenme yeri olarak kullanmış. Roma Çeşmesi halen kullanılıyor, şişenizi doldurabilirsiniz.
Adıyaman Müzesi
Tarihin neredeyse her dönemine ait eserler sergilenen müzedeki en etkili eser, 1970’te Kâhta’da bulunan ve M.Ö. 7500-7000 yılına tarihlenen ve Göbekli Tepe’deki heykellere benzerliği ile dikkat çeken kült heykel. İncelemeden geçmeyin. Etnografik Eserler Salonu'nda ise halı, kilim ve cicim gibi el dokumaları, kadın ve erkek giysileri, gümüş takılar ile bakır eşyalar teşhir ediliyor.
Cendere Köprüsü
Muhteşem bir kanyondan akan Cendere Çayı’nın iki yakasını bağlayan Antik Roma mimarisinin muhteşem bir anıtsal örneği. 120 metre uzunluğunda, harç kullanılmadan yapılan köprü, yüzyıllara meydan okuyan dayanıklılığıyla zamanı durduruyor. Roma lejyonlarının da sık sık uygun adım geçtikleri köprünün üzerinde, bugünü geçmişe bağlayan zamanın içine yolculuk yapacaksınız. Roma İmparatoru Septimus Severus köprüyü yaptırırken, kendisi, eşi ve iki oğlu Caracalla ve Geta adına dört sütun diktirmiş. Ancak Severus’tan sonra tahta geçen Caracalla kardeşi Geta’yı öldürüp ülkede onun adına yaptırılmış her şeyi yıktırdığı için, Cendere Köprüsü’nde de bugün yalnızca üç sütun bulunuyor.
Eski Besni
Halep Ticaret Yolu üzerinde olup da savunmaya son derece elverişli yapısı ve muntazam bir kaleye sahip olması, hükümranların gözünde Eski Besni’nin önemini tarih boyunca artırdı. Üç tarafı sarp kayalıklarla çevrili sivri bir tepenin üzerinde kurulu Besni Kalesi mancınıkları ve diğer yapı kalıntılarıyla hâlâ dimdik ayakta. Kalenin de bulunduğu Eski Besni Ören Yeri; Ulu Camii, Külhanönü Camii, Tokatmış Camii gibi cami ve minareler, Bekir Bey Külliyesi’nden kalan hamam ve çeşme ile diğer külliye, köprü ve çarşı kalıntılarıyla çok zengin bir kültür daveti sunuyor. Sulak ve ormanlık arazi varlığı ile çekiciliğini her dönemde canlı tutan Besni’ye bu yüzden eskiden "Cennete Eş" anlamına geldiği düşünülen Bethesna denirdi.