HARİTA HARİTA
Ana Sayfa

Rotalar

Şanlıurfa Şehir Merkezi Rotası

Parkur, Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’nde başlamaktadır. Tarih-öncesi çağlardan günümüze dek Şanlıurfa dolaylarındaki kazıları ve öykülerini belgeleyen müzenin zengin arkeolojik koleksiyonlarını gözden geçirmek için birkaç saatinizi ayırın. Sergilenen en ilginç şeyler arasında dünyanın en eski heykeli kabul edilen “Urfa Adamı” ve Göbeklitepe D Tapınağı’nın bir replikası yer almaktadır.

Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’nden, Arkeoloji Parkı’nın sol kısmına doğru ilerlediğinizde, üzeri mağaralarla dolu bir uçurum göreceksiniz. Bazıları mozaik zeminlere sahip olan 59 mağaradan oluşan Kızılkoyun Kaya Mezarları’nın geçmişi Oshroene (Edessa) Krallığı, Roma Krallığı ve Bizans dönemine dayanmaktadır. Ardınıza dönüp Arkeoloji Parkı’nın güney kısmında yer alan Haleplibahçe Mozaik Müzesi’nin geniş kubbeli binasına doğru ilerleyin ve Şanlıurfa dolaylarında henüz deşifre olmamış türden etkileyici mozaikleri seyre dalmak için vaktinizi ayırın. Müzenin en meşhur mozaiği, leopar ve aslan avlarken görülen Amazon kraliçelerinin, Hippolit, Thermodosa, Melanippe ve Penthesileia’nın 3 m x 9 m boyuttaki tasviridir.

Müzelere ara verip yakındaki Sakıp’ın Köşkü’ne uğrayın. Haleplibahçe Mozaik Müzesi’nin ardında saklanan Sakıp’ın Köşkü, 1845 yılında şair Sakıp Efendi tarafından inşa edilmiş olup 19.yüzyıl Osmanlı mimarisine iyi bir örnek teşkil etmektedir. Halihazırda bir kafe olarak kullanılan Sakıp’ın Köşkü, yürüyüş güzergahı boyunca devam etmeden önce hızlı bir yemek molası idealdir.

Kafeye giden yolda Haleplibahçe Roma Hamamları’nın kısmi kalıntılarını bulacaksınız. Roma Hamamları, bir zamanlar tarihi 6.yüzyıla dayanan geniş bir saray ve villa kompleksinin parçasıydı. Her ne kadar bugün bu kompleksten geriye az sayıda iz kalmış olsa da, hamamlar, içlerinde ocaklar, sıcak odalar, ısıtma sistemi, banyo, soğuk oda, havuzlar, su sistemleri ve su kuyusu da bulunacak şekilde klasik Doğu Roma (Bizans) Hamam mimarisine göre inşa edilmişti.

Sakıp’ın Köşkü’nden sonra Arkeoloji Parkı’na geri dönün ve Haleplibahçe Yolu’ndaki yuvarlak kavşaktan Balıklı Park yönüne doğru ilerleyin. Girişten kısa bir yürüyüşün ardından Halil-ür Rahman Camisi ve Şazeli Ali Dede Mozolesi’ne ulaşacaksınız. Balıklıgöl’ün güneyinde yer alan cami, ilk başta 504 yılında Urbisius tarafından “Meryem Ana Kilisesi” olarak inşa edilmişti. Kilise, ardından Abbasi Halifesi Me’mun döneminde (818-833) camiye dönüştürüldü. Cami, Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde “İbrahim Halil Derviş Türbesi” olarak geçmektedir. Caminin yanında yer alan L şeklindeki medrese, 1175 yılında inşa edilmişti ve Balıklıgöl’ü besleyen membaın üzerinde inşa edildiğine inanılmaktadır.

Parkın içinden geçerek kargaların izinden gidip Balıklıgöl’e ulaşacaksınız. Gölün Hz. İbrahim’in acımasız Kral Nimrod tarafından ateşe atıldığı yer olduğuna inanılmaktadır. Rivayet odur ki, İbrahim ateşe atıldığında Allah alevleri suya ve yanan kütükleri balığa dönüştürmüştür. Gölün Türkçe ismi de buradan gelmektedir: “balıkların gölü”. Buraya vardığınızda, kutsal balıkları beslemek, üzerinize geleneksel Urfa giysilerini giyerek fotoğraf çektirmek ve ŞURKAV hediyelik eşya dükkanını gezmek için vakit ayırın.

Balıklıgöl’ün kuzeyine doğru ilerlediğinizde Rızvaniye Camisi ve Medresesi’ni göreceksiniz. 1736 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun Rakka valisi olan Rıdvan Ahmet Paşa tarafından inşa edildiği anlaşılan bu medresenin en cazip yanı, yeşil avlusu ve Balıklıgöl’e açılan giriş kısmıdır. Ahşap giriş, çivi kullanmaksızın geleneksel birleştirme ve oyma teknikleri kullanılarak yapılmıştır. Zeminde ayrıca, caminin avlusunu çevreleyen ve geçmişi 1775 yılına dayanan U şeklinde bir medrese bulunmaktadır.

Park alanın merkezine doğru ilerlediğinizde, su çeşmesiyle muhteşem Ayn Zeliha Gölü’nü göreceksiniz. Gölün ismi Arapçadan gelmektedir ve “Zeliha’nın gözü (veya kaynağı” şeklinde çevrilebilir. Göl ve çevresindeki çay bahçeleri, dinlenmek ve sıcak yaz güneşinden korunmak için harika bir yerdir.

Rızvaniye Camii ve Medrese’nin hemen yanında Hz. İbrahim Mağarası’nı göreceksiniz. Efsaneye göre, acımasız Kral Nemrut, doğacak olan bir çocuğun onun dinini ve krallığını yok edeceği yönünde bir rüya görmüştür. Bu rüyanın gerçekleşeceğine inanan Kral, o sene doğan tüm çocukların öldürülmesini emreder. Bu zorbalığı işiten İbrahim’in annesi Nona, genç İbrahim’i mağaraya gizler. İbrahim burada bir ceylan tarafından beslenir ve mağaranın ortasındaki bir doğal su kaynağından su içebilmektedir. Bir süre sonra askerler mağarada İbrahim’i bulurlar ve onu Kral Nemrut’un huzuruna çıkarırlar. Kral Nemrut, kendisinin yetişme koşullarına dair herhangi bir şeyden şüphelenmeksizin İbrahim’i yetiştirir. Bugün bu mağara, Müslümanlar için popüler bir mekandır: İnsanlar buraya dua etmek için gelmekte, suyunu içmekte ve balıklara dilek tutmaktadır.

Güzergahı Urfa Kalesi’nin en tepesine tırmanarak tamamlayın. M.S. 812-814 yılları arasında Asur döneminde, İ.Ö. 10.000 yıl öncesine dek dayanan bir Neolitik yerleşimin en tepesine inşa edildiği varsayılan kalenin özelliği, Korint tarzı iki adet 17 metrelik sütun bulunması ve bunların M.S. 240-242 yıllarında Edessa Kralı Manu IX hükümdarlığı sırasında inşa edilmesidir. Doğu sütunu üzerinde Süryanice olarak şunlar yazılıdır: “Ben Aftuha, askeri kumandan Barşamaş’ın oğlu. Bu sütunu ve üzerindeki heykeli Veliaht Prens Manu’nun Kızı, Kral Manu’nun Karısı, Leydim ve değerli Kraliçem Şalmeth için inşa ettim.” Kale’nin batı eteklerinde Edessa Krallığı ve Roma dönemine dek uzanan kaya mezarları bulunabilir. Balıklıgöl’ün, Şanlıurfa Müze Kompleksi’nin ve Urfa Eski Kenti’nin panoramik görünümleri, zirveye tırmanmaya değecektir.

Son olarak, Balıklıgöl’ün doğu çıkışını kullanarak Barutçu Han’a ulaşabilirsiniz. 2018-2019 yıllarında faaliyete hale geçmesi beklenen Han, “Urfa’nın en iyilerini” bir araya getirecek; burada yürüyüş rotasının son noktasına uygun olarak özel dükkanlar, kafeler ve restoranlar yer alacaktır.

x